
İsrail’in uluslararası hukuka aykırı eylemlerine her geçen gün yenileri eklenmektedir. Kural tanımazlığı ile modern insan hakları sistemine başkaldıran İsrail’in uzun yıllardır Filistinlilere uyguladığı zulüm, 7 Ekim tarihinden itibaren soykırıma dönüşmüştür.
Uluslararası hukukçuların, akademisyenlerin, Birleşmiş Milletler (BM) Raportörlerinin ve uluslararası insan hakları kuruluşlarının raporları, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği ihlallerin “soykırım” oluşturduğunu defaatle ortaya koymaktadır.
İsrail, 2007 yılından bu yana farklı yoğunluklarla Gazze’de soykırımın araçları olarak açlık ve abluka politikalarını kullanmakta; bugün gelinen noktada ise temel gıda, su ve ilaca erişimi sistematik biçimde engelleyerek çok sayıda Filistinlinin açlıktan hayatını kaybetmesine sebep olmaktadır. Nitekim BM kuruluşları ve BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC), Gazze’de kıtlığın yaşandığını resmi olarak ilan etmiştir.
İnsan hakları hukuku, insancıl hukuk ve uluslararası hukukun ihlal edildiği Gazze’deki krizin çözümü noktasında uluslararası sivil çabalar yoğunlaşmaktadır. İsrail ve ona destek veren kişi, kuruluş ve devletlerin karşısında yükselen insanlık cephesi her geçen gün genişlemektedir.
Madleen ve Hanzala gibi insani yardım girişimlerinden aldığı güçle yeniden harekete geçen sivil inisiyatif, bu kez daha geniş kapsamlı bir hareket olarak Küresel Sumud Filosu (Global Sumud Flotilla) adıyla kamuoyunun gündemine taşınmıştır.
Tüm dünyanın yakından takip ettiği ve gıda, su ve ilaç gibi insani yardım malzemesi taşıyan Küresel Sumud Filosu, 1 Ekim tarihinde uluslararası sularda İsrail’in saldırısına uğramıştır. Gazze halkına insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan sivil insan hakları aktivistlerine İsrail güçlerince uluslararası sularda düzenlenen bu saldırı, uluslararası hukukun en ağır ihlallerinden biri olup, masum sivillerin yaşamını doğrudan tehlikeye atan bir terör eylemi niteliğindedir.
Gazze’de binlerce masum sivilin hayatına mal olan saldırıların ardından insani yardım girişimlerinin engellenmesi, soykırımın sürekliliğini göstermektedir. Bu saldırı, uluslararası hukuk ve insan haklarının sistematik biçimde ihlal edildiğini, İsrail’in küresel barış için ciddi bir tehdit oluşturduğunu bir kez daha göstermiş, uluslararası mekanizmalar nezdinde yürütülen yargısal süreçler açısından yeni bir delil niteliğinde kayıtlara geçmiştir.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak, Gazze’deki insan hakları ve uluslararası hukuk ihlallerinin sona erdirilmesi, yasa dışı ablukanın kaldırılması, insani yardımların bölgeye girişinin sağlanması için başta BM olmak üzere tüm uluslararası kuruluşların somut ve kararlı adımlar atması çağrımızı yineliyoruz.
Öte yandan Küresel Sumud Filosu’ndaki tüm yolcuların güvenliğinin sağlanması ve alıkonanların bir an önce serbest bırakılması çağrısında bulunuyoruz.