e-Başvuru
Erişilebilirlik Menüsü
Tesettürlü Bir Kadına Tesettürü Nedeniyle Yapıldığı İddia Edilen Fiziksel ve Sözlü Saldırı Hakkında Basın Açıklaması
Tesettürlü Bir Kadına Tesettürü Nedeniyle Yapıldığı İddia Edilen Fiziksel ve Sözlü Saldırı Hakkında Basın Açıklaması
22.06.2025
A- A+

Denizli’de halk otobüsünde yaşanan bir tartışma esnasında bir kadının tesettürlü bir kadına “Bu ülkeden defolun" diyerek fiziksel ve sözlü saldırıda bulunduğu kamuoyuna yansımıştır.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) başta olmak üzere birçok uluslararası sözleşmede din ve vicdan hürriyeti güvence altına alınmış; kişilerin dini, inancı ve mezhebi nedeniyle ayrımcılığa uğraması yasaklanmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre, din ve vicdan özgürlüğünün içsel (forum internum) ve dışsal (forum externum) iki boyutu bulunmakta olup içsel boyutu; düşünce, vicdan ve dini inanç özgürlüğüne sahip olmayı, din veya inanç değiştirme özgürlüğünü ve inanmamayı da kapsamaktadır. Dışsal boyutu ise kişinin dinini, inancını ve düşüncesini dışa vurmasını, aleni veya özel olarak bireysel ya da başkaları ile birlikte toplu olarak, kendi din ya da inancını ibadet, icra, bunun icaplarını yerine getirme ya da öğretme bakımından ortaya koyma özgürlüğünü ifade etmektedir. Bu açıdan din özgürlüğü esas olarak bireyin vicdanı ile ilgili bir husus olmakla birlikte aynı zamanda, diğer hususların yanı sıra “dinini açıklama” özgürlüğünü de içerir. (AİHM, Kokkinakis/Yunanistan, B. No: 14307/88, 25/5/1993, para. 31).

BM İnsan Hakları Komitesi’ne göre din ve inancı ortaya koyma özgürlüğü tapınma, ibadet etme, kuralları uygulama, dinin veya inancın gereklerini öğrenme gibi birçok fiili kapsamakta olup belirli adetleri, belirli kıyafetlerin giyilmesini veya başörütüsü takılmasını da içerebilir.   (İHK, Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğüne İlişkin Genel Yorum No.22, 48. Oturum (1993), para. 4).

Kamuoyuna yansıyan iddialara temel teşkil eden fiil ve söylemler aynı zamanda nefret söyleminin bir tezahürü olup bu tip eylemler yalnızca bireyleri hedef almamakta, demokratik toplum düzeninin gereklerinden biri olan eşitlik ilkesine yönelik de tehdit oluşturmaktadır. Ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi artıran nefret ve ön yargı, kimi zaman kişi veya grupların mensup olduğu dil, din, ırk, renk, cinsiyet, yaş, etnik köken gibi özellikler temelinde ortaya çıkabilmektedir. Kişilerin dil, din, ırk, renk, cinsiyet, yaş, etnik köken gibi nedenlerle ayrıştırılmaları ve nefret söylemiyle karşı karşıya kalmaları; BM Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Irk veya Etnik Kökene Bakılmaksızın Kişilere Eşit Muamele İlkesinin Uygulanmasına İlişkin 2000/43/AT sayılı Avrupa Konsey Direktifi gibi uluslararası insan hakları düzenlemeleri ile evrensel insan hakları ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. Öte yandan toplumsal travmalara, insan onuruna ve kimi zaman neticeleri itibarıyla yaşam hakkı ihlallerine de sebep olabilen nefret söylemlerinin ifade özgürlüğü kapsamında korunmadığı da bir kez daha hatırlanmalıdır.

Temel misyonu insan onurunu esas alarak kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi olan Kurumumuz, söz konusu kurumsal misyonu çerçevesinde yazılı ve görsel medyaya yansıyan uygulamaları yakından takip etmektedir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Paylaş :
©TİHEK Tüm hakları saklıdır.